MINI'nin Ahşap Ses Sistemi Deneyimi
MINI Türkiye'nin yeni nesil araç serisi tanıtımı için içerik üreticileri, sosyetik simalar ve oyuncular, İstanbul eteklerinde bir ormanda çok özel bir yemek deneyimi için bir araya gelmişti. Davetliler doğayla iç içe bir ortamda markanın yeni elektrikli araba modeli tanıtımı ve sürdürülebilirlik mesajıyla buluşacaktı.
Beklenmedik Hediye: Racing Green Ahşap Ses Sistemi
Fakat yemek öncesinde masaların üzerinde beklenmedik bir manzara vardı. Racing Green rengindeki ahşap ses sistemleri, her katılımcının önünde duruyordu. Bu, geleneksel marka gadget'larından çok farklı bir yaklaşımdı.
Ellerine aldıklarında ilk tepki merak oldu. "Açma düğmesi nerede?" sorusu havada dolaştı. Pürüzsüz ahşap yüzeyi, Racing Green'in otomotiv mirasından gelen derin rengi ve MINI logosunun hassas lazer gravürü karşısında şaşırdılar. Bu, doğal akustik amplifikasyonla çalışan, batarya gerektirmeyen bir ses sistemiydi.
Racing Green: Otomotiv Mirasından Doğaya Uyum
Racing Green renk seçimi tesadüf değildi. MINI Cooper'ın otomotiv tarihindeki köklü yerini anlatan bir renkti bu. Araba meraklılarının hemen tanıdığı, marka mirasını taşıyan bir detay. Orman ortamında doğayla uyum içinde duruyordu.
El İşçiliği ve Sürdürülebilirlik: 304 Kg CO2 Tasarrufu
Bu ahşap ses sistemleri, standart dijital hediyelerden farklı olarak hiç elektronik atık yaratmıyordu. Her biri 40.2 kg CO₂ tasarrufu sağlıyordu. 20 katılımcıyla toplam 804 kilogramlık karbon salınımının önüne geçilmişti. Bu rakam, yaklaşık 3.480 kilometre araç kullanımına eşdeğerdi.
Etkinlik boyunca katılımcılar, el işçiliğinin değerini keşfettiler. Üstün kalitedeki huş ağacından yapılmış bu objeler, kitle üretimi yerine bilinçli tasarımı tercih eden bir yaklaşımın ürünüydü. Fonksiyonellik ve sürdürülebilirlik bir arada geliyordu.
MINI Türkiye'nin sürdürülebilirlik mesajı, söylemlerle değil, dokunabilir bir nesneyle hayat buldu.Bazen en güçlü marka bağlantıları, iyi ürünler kadar kalıcı hediyelerle kurulur.