384 Kilometrelik Otoyolun Görünmeyen Kahramanları
Gebze-İzmir otoyolu, Osmangazi Köprüsü dahil 384 kilometrelik beton ve çelikten bir damar. Bu damarın her an sorunsuz akmasını sağlayan 800'den fazla insan var. Bakım istasyonlarında, kontrol merkezlerinde, gişelerde, otoyolun her köşesinde, farklı vardiyalarda çalışan bir aile bu. GİİB, bu büyük ailenin her ferdine değer veren bir yönetim anlayışına sahip.
GİİB yönetimi her yaz düzenlenen etkinliklerle bu büyük aileyi bir araya getiriyordu. Ama bu kez, sıradan bir buluşmadan daha fazlası hedeflendi. Herkese aynı hediyeyi vermek yerine, onlara sürdürülebilirlik stratejilerini ileri taşıyan bir deneyim sunmaya karar verildi. Çözüm: Serigrafi atölyesi.
İlk Deneme, İlk Başarı, İlk Alkış
Etkinlik alanına gelen çalışanlar, mangal kokusu ve tanıdık yüzlerle karşılaştı. Her şey beklendiği gibiydi. Ta ki yemeğin ardından bir masanın etrafında toplanana kadar. Burada ne bir yönetici konuşma yapıyordu ne de bir sunum ekranı vardı. Sadece üzerinde GİİB ekibi tarafından yapılmış özel bir tasarımı gösteren hafif ahşap çerçeveler, GİİB'in kurumsal yeşilinin su gibi akışkan ve kokusuz bir halde hazırlandığı boyalar ve yüzlerce boş, organik bez çanta duruyordu.
Önce bir sessizlik oldu. Bu insanlar, hassas işlerde uzmandı; yolun bakımını, trafiğin güvenliğini santim santim hesaplarlardı. Ama çoğu, uzun zamandır kendileri için bir eser üretmemişti. Birbirlerine baktılar, "bunu biz mi yapacağız?" der gibiydiler. Kimse arkadaşlarının önünde acemi görünmek istemiyordu.
Sonra otoyol bakım ekibinden tecrübeli bir mühendis, ragle denen baskı aletini eline aldı. Tereddütle baktı, sonra omuz silkti ve boyayı çerçevenin üzerinden kendinden emin bir hareketle çekti.
Çerçeve kalktığında, kumaşın üzerinde beliren logonun netliğini ve canlılığını görenler önce şaşırdı, sonra hep bir anda alkışladı. O ilk alkış, bütün havayı değiştirdi. Bir anda herkes denemek istedi. Serigrafi tam da böyle bir teknik: İlk başarılı baskı, tüm tereddütleri yok ediyor.

GİİB Serigrafi Atölyesi
Hız ve Hassasiyet: Serigrafi Masasında Ekip Ruhu
Serigrafi istasyonu, bir Formula 1 pisti hızında işlemeye başladı, ama daha çok kahkaha vardı. Yöneticiler, mühendisler, saha çalışanları... Herkes baskı yapanı izleyip, kendi baskısını hatasız yapmak için odaklanmıştı.
"Benimki daha iyi oldu," şakaları, başarılı baskıların ardından çekilen gururlu fotoğraflar birbirini izledi. Bazıları evden getirdikleri kendi tişörtlerine bile baskı yaptı. Hiyerarşi kaybolmuştu - geriye sadece öğrenenler ve öğretenler kalmıştı. Herkes birbirinin işine hayran bakıyor, ipucu paylaşıyor ve başarıları birlikte kutluyordu.

Kolektif Üretim Anı
800 El Yapımı Çanta, 9.3 Ton Karbon Tasarrufu
Dört gün boyunca devam eden bu kolektif üretim bittiğinde, ortaya sadece 800'ün üzerinde özgün eser çıkmadı. Katılımcılar, farkında olmadan büyük bir iş daha başarmışlardı.
Yapılan hesaplamalar, bu el yapımı serigrafi üretim sürecinin, standart bir dijital baskılı tasarım kampanyasına göre tam 9.3 ton daha az karbon saldığını gösterdi.
Bu rakam, bir arabanın dünyayı bir buçuk kez dolaşmasına yetecek kadar yol almasıyla ortaya çıkan emisyona denkti. 800 çalışan, farkında olmadan GİİB'in sürdürülebilirlik hedeflerine somut bir katkı yapmış oldu.
El Yapımı Bez Çanta: Kalıcı Hediye Deneyimi
Etkinliğin sonunda, kendi eserini tutan bakım bölümünden bir usta, çantasına uzun uzun baktı. Yanındaki arkadaşına döndü. "İlk kez kendi elimle bir şey ürettim," dedi. "Torunuma hediye edeceğim, dedesinin yaptığını bilsin."
Bu cümle, etkinliğin gerçek başarısını özetliyordu. Standart bir kurumsal hediye, birkaç ay sonra unutulurdu. Ama kendi elleriyle ürettikleri bu çantalar, yıllarca kullanılacak ve sonraki nesillere hikayesiyle birlikte aktarılacaktı. Sadece bir çanta değil - bir miras bırakmışlardı.






